22 Kasım 2009 Pazar

Sis, Ses ve Süs





Bu güzel işte. En azından iki takım arasında bir tarafa eğilimli ağırlıklı galibiyet oranı yok. Beşiktaş dün gece net bir skorla kazanırken, belki Denizli şansı, belki Fenerbahçe’nin taktiksel hataları, biraz da hakem faktörü ile yeniden ligin zirvesinde yüzünü gösterdi. Benim için hakem mevzuunda ki tiriviriler gerçekten gereksiz. Oyuna baktığımızda Fenerbahçe açısından eleştirebileceğimiz çokça yer var oysa.

Öncelikle milli maçtan oldukça yorgun dönmüş bir Lugano’ya hemen formayı teslim etmek oldukça kritik ve riskli bir davranıştı. Çılgın Uruguaylı bunun en iyi göstergesini ilk yarı aldığı sarı kart sonrası hiç itiraz etmeden, işaret parmağını şakağında çevirmeden gösterdi. Yorgundu, zamanlama hatası vardı ve faul yaptığını hakemden çok önce kabul etmişti. Sonrasında Beşiktaş’ın 2. golünde Bobo’nun dönüp şahane vuruşu yapmasına engel olamayarak sonuçta da etkisini gösterdi. Burada suçlanacak adam Lugano değil tabi ki. Lugano alternatifsizliğini yaratan Christoph Daum. Bilica’nın da olmayışı gibi bahanelerle ortaya çıkılabilir ancak uzun bir uçak yolculuğundan gelmiş, fiziksel ve mental hazırlığı olmayan oyuncuyu her ne olursa olsun sahaya sürme yanlışı tartışılamaz. Lugano dün gece Türkiye’de ki en kötü futbolunu oynadı. Diğer taraftan maçın yıldızı olan İbrahim Üzülmez’in Fener’in sol kanadında otoban kurma girişimlerine de eğilmek gerekir. Galatasaray maçında ileri çıkmayarak ve önce karşılama diyerek Arda’yı bitiren Gökhan-Mehmet ikilisi inanılmaz bir hücum sevdasına kapıldıkları için Fenerbahçe oyunun bu kısmında çok büyük sıkıntı yaşadı. Daum’un burada da bir etkisi yoktu. Emre’nin sakatlandığı pozisyonun hemen ardından bütün maç orta sahada onunla didişen Fink’in rahat rahat gelip ilk goldeki harika voleyi yapmasına müsaade etmekte bunlara ek olarak söylenebilir. Maçın bu dakikasına kadar oyunda üstünlüğü olmayan Beşiktaş, Emre’nin yerine Wederson’un girmesiyle rahatladı. Çünkü oyunda Santos, Carlos ve Wederson vardı. Orta saha direncini yaratacak hiç kimse yoktu. Kimse girmedi. Alex’in en kötü gününde bile Özer kozuyla ikame edilememesi yine bir Daum klasiğiydi. Maçın 2–0 olduğu bölümde Mehmet Topuz’u alıp yerine Semih’i sokmak ise Daum’un oyunda denge istemediğine dair başka bir işaretti. 2–0 yenikken hala tek forvette ısrar etmek bunun iyi göstergesidir.

Evet, hakem 1 penaltıyı es geçti ve 3. golde ofsaydı yakalayamadı. Oysa Fenerbahçe ise uzaktan şutlar, Alex’in çataldan dönen harika serbest atışı dışında hiçbir biçimde yoktu.

Biraz da galip tarafa değinmek isterim. Evet, Beşiktaş Fenerbahçe’yi yerle bir etti ama bu tamamen rakibin zaaflarından oluştu. Beşiktaş’ın sahaya koyduğu baskın ve güçlü bir oyun biçimi yoktu. Klasik biçimde karşılamayı, sağlamcı davranmayı ve olabildiğince hızlı çıkmayı düşünmüşlerdi. Fenerbahçe’nin taktiksel hataları müsaade ettikçe ve şans ellerinden tuttukça bu durumu gole çevirmeyi başardılar. İsmail’in yokluğunda bir soru işareti olan Deli İbrahim; soru işaretinin yerine bir ünlem koyarak maça damgasını vurdu. Ernst yine her şeyin merkezi olduğunu gösterdi.  

Sonuçta sisli İstanbul gecesinin mutlu yüzü Beşiktaş, ligde gördüğü 12.lik sırasından sonra tekrar yukarılarda yüzünü göstererek sis perdesinin arkasından çıkmış oldu.

3 yorum:

  1. Evet doğru ama aynı zamanda yanlışta..

    Galip tarafın bu zaferini Fenerbahçenin zaaflerına bağlamak,gerçekten dün rakibine futbol dersi vermek için sahaya çıkan,11 futbolcunun hakkını yemek olur.Bir takımı düşünün ki kadrosunda birçok eksiği olan,yönetimiyle sorunları bitmeyen,belkide dünyanın en ateşli taraftar gruplarından birine sahip olan ve hafta içi dünyanın 1 numaralı futbol kulübüyle,avrupa kupaları serüveninde "bende varım demek" için mücadele edecek..İşte bu beşiktaş dokunsan patlayacak bir seyirci önünde türkiye liginin en iyi kadrosuna sahip ezeli rakibi önüne,"biz bunları sahaya gömeriz" diyerek çıkıyor ve dediğini de yapıyor.Oyunun geneline baktığınızda fener tüm kilit oyuncularını ekarte etmeyi başarmış,rakibine oranla daha net pozisyonlara girmiş ve izleyiciye seyir zevki vermiş bir BEŞİKTAŞ'ın yanında,çalıştıklarını sahaya dökemeyen daha doğrusu dökmesine izin verilmiyen bir FENERBAHÇE.Eğer bu tablodan,fenerbahçenin zaaflarıyla kazanılan bir galibiyet sonucu çıkarılırsa yukarıdaki fotonun ve manşetin bir anlamı kalmaz.Saygılarımla...Onur ULUĞ

    YanıtlaSil
  2. Beşiktaş hak etmedi demedim zaten. Fakat Beşiktaş'ın tamamen sahaya hakim olduğunu söylemek de biraz abartılı olmaz mı? Şimdi bir Fenerbahçeli de çıkıp maçın sonucunu tamamen hakemin taraflı tutumuna bağlayabilir. Başka bir bakış açısında da Serdar Özkan'ın alıştığımız son vuruş felaketlerinden biri golle sonuçlanmış olsaydı Beşiktaş adına maçın seyri bu skordan dahi farklı olabilirdi. Benim değinmek istediğim şey; Fenerbahçe kötüydü. Fenerin kötü durumu Beşiktaş'ı daha iyi yapmaz. Yalnızca galibiyete giden yolların aralanmasında büyük yardımcı olur. Beşiktaş'ta ki iç karışıklıklardan bağımsız olarak bu bir derbiydi demek gerekir. Derbiler her zaman koşullar ve koşutlar ötesi olmuştur. Selam ederim Onur kardeşim.

    YanıtlaSil
  3. Bence 20:30 da TRT de stadyumu izlemeyelim bi maçı hatırlayalım,pozisyonları görelim.Sonra burda Fenerin kötü durumundan ziyade BJK'nin başarısını ele alalım.Ama şu barizdir ki 1 ay önce FENERBAHÇE'nin GALATASARAY'a kurduğu tuzağa bu sefer kendisi düştü.Yani;inönüye,ben liderim burdan çıkaracağım 1 puan bana yeter edasıyla gelmenin bedelini ağı ödediler,dahada ağır ödeyebilirlerdi..

    YanıtlaSil

De diyeceğini!

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

About